28 Şubat 2012 Salı

AÇLIK SINIRI; 973,58 TL

   Her Ay Türk-iş ve diğer sendikalar bunu açıklamadan usanmadılar bende eleştirmekten usanmayacağım. Arkadaşım benim aidatlarımla onca para verip bu açıklamaları benle dalga geçmek için mi yayınlıyorsunuz. Mademki 4 kişilik bir ailenin AÇLIK SINIRI; 973,58 TL ve sende bunu o güzelim koltuğunda oturarak öğreniyorsun o zaman gereğini yapsanıza.


    Ülkemizin en büyük Toplu iş sözleşmesi Asgari ücretin tespiti süreci iken sen bunu değerlendirmiyorsun asgari ücret 1000TL den aşağı olmaz gerekirse meşru hakkımızı kullanırız demiyorsun kalkmışsın AÇLIK SINIRI; 973,58 TL diye sonuç açıklıyorsun Aferin güzel çalışma doğrusu. Guinness Dünya Rekorlar kitabına girersiniz artık. Ayda birde açlık yoksulluk sınırı açıklaması yapıp, arada da kıdem tazminatına dokundurmayız açıklaması yaptın mı görevini yaptın demektir. kul hakkı falan da yemeden rahat rahat uyuya bilirsin.


    Aslında uygulama güzel hiç olmazsa bir şeyler yapılıyor görüntüsü vermekte Bağlı federasyonlarda illerde şubelerinde bu tür çetele tutsalar acayip güzel gözükür. Sıra işsizli rakamlarında sonra enflasyon derken ay tamam. İşte bu. Sendikalaştıkları için işten atılandan, toplu sözleşmeye uymayan işverenden sanane değil mi adam olaydı da bunlar başına gelmeyeydi

27 Şubat 2012 Pazartesi

Sendikalaşmak için


İki yıllık bir çalışmanın sonucunda nihayet sona yaklaşılmak üzere.27 Şubat tarihiyle başlayan hafta artık en az 500 metal işçisi için yeni bir sürecin başladığı hafta olacak. Son rötuşlarla birlikte işverende sendikalaşmayı sezmiş hafta sonu işçilere yardım eden bir memur sendikasının olduğunu örgenmişler ve şube binasının etrafında kuş uçurmadılar işyerinin müdürleri. Tesadüfen camdan bakan bir işçinin elektrik bölümünün müdürünü dışarıda binayı izlerken görmesi olabilecek birçok şeyin önünü kesti.

 Derhal o işyerinde çalışmayan birkaç arkadaş dışarıda bir yer arıyormuş gibi ortalığı izlediler ve telefonla bizlere ulaştılar. Aşağıdaki kişinin telefondaki kişiye “ağabey geldim şu anda binanın dışındayım ama memur sendikasının kapısında bir levhası yok bu binada bir memur sendikası varmış ama hangi dairede bilmiyorum beklemeye devam ediyorum “diyormuş. Hemen noterdeki kayıt yaptıran işçilere haber verildi etrafta işverenin adamları işçileri her yerde arıyorlar dikkatli olun ve sendikaya gelmeyin dedik her kes sendikaya gelecek işçi arkadaşını aradı sakın gelmeyin notere gidin sizi falan binanın önünden alacaklar diye aramalar başladı. 

Sonunda işverenin adamları çemberi daralta daralta saat 16 sularında noterin yerini öğrenmişler son 10-15 işçinin üyelikleri yapılıyordu bizim bulunduğumuz sendikanın ziline işverenin müdürleri bastı hiç kimseden tık yok kapıyı dinliyor dışarıdaki arkadaşlarda onun görmediği bir yerden onu izliyor ve bize telefonla rapor ediyordu. Bir işçinin kulağı işitmiyormuş birazda efe bir işçi gelip orayı dağıtalım falan diye telefon ediyor. İşyerinde çalışan işçiler dışarı çıkamıyor onunda sendikaya gelmesi yeri belli edecek ben dedim ki arkadaşın telefonunu bana verin ben gidip ona durumu anlatıyım dedim ve işverenin tanımayacağı iki kişi almerin önünde işçilerle buluşup durumu anlattık.

 Artık sona gelinmiş bir taşkınlığa gerek yok sabır dedik ve oradan da uzak durun dedik. İşveren bir kç işçiyi çözmüş ve toplantı yapılan sendikanın bulunduğu binayı öğrenmiş bunu bir işçi telefonla anlattı bize ağza alınmayacak hakaretler etti bizde evet çalışıyoruz dedik demişler. Sendikanın genel eğitim teşkilat sekreteri ile konuşurken müdürlerin gözükmedikleri telefonu geldi hemen binanın 50 metre çevresi ablukaya alındı ve işçiler yaklaşık70 işçi vardı 5 dakika içerisinde orayı terk ettiler. 

Bu hafta sonu ve son iki yıllık çalışmadan şunu örgendim ki işçilere birileri yardım etmezse ne sendika kurabilir nede öğütlenerek haklarını alabilir. Notere baskı işçilerin toplanacağı bir yer bulmaları neredeyse imkânsız kâffelerde toplansalar iki hafta sonra deşifre olup işten çıkartılırlar. Tek çıkış kapısı sınıfa inanmış namuslu sendikacıların yardımı kalıyor. İki yıl içinde bir tane işçi sendikasının yardımını almadan bu aşamaya gelindi hadi hayırlısı.

25 Şubat 2012 Cumartesi

Ulusal İstihdam Stratejis


20 yıllık kıdeme 6 aylık tazminat


18.07.2011 - 09:11

DÜNYA'nın elde ettiği Ulusal İstihdam Stratejisinde kıdem tazminatı fonu öngörülüyor. Tazminatta limit OECD ortalaması olacak.
Mehmet KAYA
ANKARA - Seçimlerin ardından başlayan kıdem tazminatı düzenlemesinin ayrıntıları netleşiyor. Kıdem tazminatın fona devredilmesinin öngörüldüğü Ulusal İstihdam Stratejisinde dikkat çeken düzenleme ise kıdem tazminatı tutarının 1 yıla 1 maaştan 20 yıla 6 maaşa indirilmesi.
Hazırlıkları 2009 yılında başlayan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nda temel politika ve alınacak önlemleri belirlenmesine rağmen bir türlü açıklanmayan Ulusal İstihdam Stratejisini gazeteniz DÜNYA elde etti. Bakanlık tarafından hazırlanmasına ve Ekonomi Koordinasyon Kurulu'nda görüşülmesine rağmen Bakanlar Kurulu gündemine getirilmeyen ve bu nedenle nihai belge haline dönüşmeyen Ulusal İstihdam Stratejisi'nde öngörülen bazı düzenlemeler torba yasa ile hayata geçti. Ancak temel düzenleme önerileri hala bekliyor. Tartışmalı konular olan kıdem tazminatı, bölgesel asgari ücret ve esnekleşme en köklü değişiklikler olarak dikkati çekerken, bu düzenlemelerin temel unsurlarına da yer verildi.
Kıdem tazminatı fonda toplanacak
Türkiye'nin mevcut yapısı ile OECD içindeki en katı çalışma mevzuatına sahip olduğu belirtilen Strateji belgesinde kıdem tazminatı uygulamasının işletmeler açısından yüksek maliyetli olduğu ve kayıtdışına yönelttiği; işçi açısından ise istifa dilekçeli işe başlatma gibi mevzuat ihlallerine yol açtığı kaydedildi. Ayrıca özel sektörde çalışan işçilerin büyük kısmının kıdem tazminatlarını alamadığı vurgulandı.
Bu verilerden yola çıkılarak Ulusal İstihdam Stratejisi'nde işgücü piyasasının rekabet edebilirliğini artırmak ve işletmeler üzerindeki mali yükü azaltmak amacıyla kıdem tazminatı sistemi değiştirilmesi öngörüldü. Kıdem tazminatı tüm kayıtlı işçilerin erişebileceği bireysel hesaba dayalı mali açıdan sürdürülebilir bir Kıdem Tazminatı Fonu'nda toplanacak. Mevcut işçilerin kazanılmış hakları aynen korunacak. Kıdem tazminatına sadece işveren prim yatıracak. Prim oranları işverenlerin mevcut kıdem tazminatı yükünden fazla olmayacak.
Geçici olarak kıdem tazminatı fonuna İşsizlik Sigortası Fonundan kaynak aktarılacak. 10 yıl kıdemi olan işçiler, kıdem tazminatı hesaplarından kısmen para çekebilecek. Bakiyeler ise emeklilikte ödenecek. Strateji belgesinde, halen 1 yıl için 1 ücret tutarında olan kıdem tazminatı için çok iddialı bir hedefe de yer verildi. Kıdem miktarının uzun vadede OECD ortalamasına indirilmesi de öngörülüyor. Kıdem tazminatının miktarı OECD ortalaması 20 yıl için 6 ay düzeyinde bulunuyor.
Esnek çalışmanın önü açılacak
Son dönemde özellikle vetolu özel istihdam bürolarının geçici iş ilişkisi kurması yasası ile iyice gündeme giren ve işverenlerin yoğun taleplerine, işçi kanadının ise itirazlarına neden olan esnekleşme, Ulusal İstihdam Stratejisi içindeki en kapsamlı düzenleme olarak öne çıktı. Avrupa'da uygulanan esnek iş modellerinin tamamının güvenceli esneklik kavramı altında Türk sistemine taşınması önerilirken, bu yapının istihdamın artırılmasında anahtar rol oynayacağı vurgusu yapıldı. Kanunlarda varolan esnek çalışma modellerinin Türkiye'de yaygınlaşmama nedenlerinin incelendiği Stratejide, kayıtdışı istihdamın yüksekliği ve işçilerin yasal süreden fazla çalıştırılması, kısmi süreli çalışma ve belirli süreli çalışmanın sosyal güvenliğin genel kurallarına tabi olması, belirli süreli iş sözleşmelerinin üst üste yapılamaması olarak sıralandı.
Stratejide belirli süreli iş sözleşmelerinin esaslı bir neden olmadıkça zincirleme yapılamaması koşulu kaldırılıyor. Belirli süreli çalışma 25 yaş altı için daha da kolaylaştırılacak. Tartışmalı özel istihdam bürolarının geçi istihdam büroları olarak faaliyette bulunması düzenlemesi yapılacak. Yasal hak güvencesi "Eşit Muamele İlkesine" göre verilecek. İş paylaşımı, esnek zaman modeli, uzaktan çalışma gibi esnek çalışma biçimleri için gerekli yasal düzenlemeler yapılacak. Gençlerin işe girişlerini kolaylaştırmak için 25 yaş altındakilere 4 ay süreyle deneme çalışması imkanı tanınacak. Haftalık yasal çalışma süresinin aşılmaması için denetim sıkılaştırılacak.
Bölgesel asgari ücret uygulaması geliyor
İstihdam Stratejisinin esnekleşme başlığı altında önerdiği bir başka kapsamlı düzenleme ise bölgesel asgari ücret oldu. Halen 26 olarak belirlenen ve kalkınma ajansları ile teşvik sisteminin üzerine inşa edildiği Düzey 2 istatistik sınıflamasına göre bölgesel asgari ücret belirlenebilmesi düzenlemesi önerildi. Buna göre, işverenler bölgesel asgari ücrete gönüllü olarak uyabilecek. Bölgesel asgari ücreti “yerel aktörler” belirleyecek. Hükümet, bölgesel asgari ücrete alt ve üst sınır belirleyecek. Asgari ücret belirleme yaş sınırı tek olacak ve 18 yaşından büyük herkes için uygulanacak.
Güvenceli esneklik için esnek çalışma modellerinin emeklilik, işsizlik ödeneği gibi sosyal haklarından yararlanması için çalışma yapılacak. Esnek çalışmada geçen ve primleri ödenmeyen süreler için, normal çalışma biçimine geçildikten sonra borçlanma hakkı ve isteğe bağlı işsizlik sigortası hakkı tanınacak. Çalışma süreleri açısından esnek bir şekilde çalışanlara, çalışmadıkları sürelerde eğitimler verilecek ve bu kapsamda İşsizlik Sigortası Fonu'ndan İŞKUR'a kaynak aktarılacak.
Mesleki eğitim özel sektöre devredilecek
Yapısal dönüşüm için eğitim ile istihdamın güçlü bir ilişki içinde olması gerektiği vurgulandı. Ulusal meslek standartlarının 2012 sonuna kadar belirlenmesi hedeflendi. Bu kapsamda, okul öncesi eğitimin ve dezavantajlı gruplara yönelik eğitimin güçlendirilmesi, mesleki eğitimin kademeli olarak özel sektöre ve/veya yerel aktörlere bırakılması, il özel idarelerinin gelirlerinin yüzde 5'ini mesleki eğitime ayırması planlandı. Eğitim ve işgücü piyasası arasındaki uyumun artırılması için ise mesleki eğitim-öğretim kurumlarının akreditasyon sistemine geçmesi, staj sisteminin iyileştirilmesi önerildi. Aktif işgücü politikaları için ise analizlerin iyileştirilmesi, İŞ-KUR'un kurumsal kapasitesinin artırılması kararlaştırıldı. Topluma girişimcilik kültürü verilmesi, orta öğretime inovasyon ve girişimcilik eğitimi eklenmesi planlandı.
Kadınlara çocuk bakım desteği gelecek
Kadın istihdamının ve kadınların iş piyasasına girişinin artırılması hedeflenen strateji belgesinde, özellikle çocuklu kadınlara kreş desteği ve gündüz bakımı için kupon verilmesi planları dikkat çekti. Bu kapsamda, çocuk bakım hizmeti sağlayan işyerlerine teşvik verilecek ve çocuğu olan ailelere bakım yardımı ödenecek. Ailelere gelir durumları ve çocuk sayısına göre çocuk bakım kuponu verilmesi de alternatif olarak değerlendirilecek.
İşverenler işyerinde çocuk bakım hizmeti verdiği takdirde bunu gider yazabilecek. Temizlikçi kadınlar kayıtlı hale getirilecek. İşyerinde kadınlara cinsel tacizde AB standartları uygulanacak. Şiddet mağduru kadınlar, 1 yıldan az hüküm giymiş kadınlar, kocası ölmüş veya boşanmış kadınlara özel önem verilecek. Kadınların evlenmeleri halinde 1 yıl içinde kıdem tazminatını alarak işten ayrılması gibi işten çıkışı özendiren düzenlemeler gözden geçirilecek. Özürlülere yönelik olarak ise kamu ve özel sektördeki özürlü kontenjanlarının doluluğu takip edilecek, rehberlik hizmeti yaygınlaştırılacak.
Gençlere prim indirimi devam edecek
Gençlere yönelik olarak da rehberlik hizmetleri yaygınlaştırılacak, genç girişimciliği desteklenecek, SGK prim indirimleri devam edecek. Uzun süreli işsizlikle mücadele için ise istihdam garantili kurslar yaygınlaştırılacak, İŞKUR işe yerleştirmelerinde öncelik verilecek, psikolojik danışmanlık hizmeti sunulacak.
İstihdam-sosyal koruma ilişkisinin güçlendirilmesi; İşsizlik ödeneğinden yararlanma kolaylaşıyor, ödenek süre ve miktarı artırılacak Sosyal yardımların kişilerin kendi gelirlerini kazanmasına destek olması ve fakirlikten kurtulmalarını sağlaması gerektiği vurgulanan eksende, sosyal yardımların üretken olan yaş gruplarına yönlendirilmesi için de çaba harcanacağı belirtildi. Bu kapsamda, mükerrer sosyal yardım alma engellenecek, hak temelli merkezi bir sistem oluşturulacak. İşsizlik ödeneğinden yararlanma kolaylaşacak
İşsizlik ödeneği alanların işsizliği devam ediyorsa istihdam odaklı ek destekler verilecek. İşsizlik ödeneğinden yararlanma şartı için gerekli son 120 günü kesintisiz olmak üzere üç yıl içinde 600 gün prim ödenmiş olması şartı, son iki yıl içinde 360 gün prim ödeme şartı haline getirilecek. Ödenek miktarı son 12 aydaki prime esas kazancı üzerinden, işsizliğin ilk üç ayı için prime esas kazancın yüzde 50'si, ikinci üç ayı için yüzde 40'ı ve kalan süre için ise yüzde 25'i olarak uygulanacak. Üst sınır brüt asgari ücretin 1.5 katı olacak. İşsizlik sigortasından yararlanmada 25 yaş altı için bütün bu şartlar yüzde 50 indirimli uygulanacak. Genel ekonomik krizlerde işsizlik sigortasının yüzde 50 artırılmasına Bakanlar Kurulu yetkili olacak. Krizlerde işsizlik seviyesini kriz öncesi döneme indirmek için işsizlik sigortası fonundan kaynak kullanılabilecek.
Çalışan yoksullar için özel programlar açılacak. Toplum yararına çalışma yöntemleri geliştirilecek. Sosyal yardım alanlardan çalışabilir durumda olanlar İŞKUR tarafından kayıt altına alınacak. Yeşil kart sisteminin çalışmayı engelleyici olmayacak şekilde revize edilecek.
Strateji belgesinde mevcut durum analizinde temel sorunlar şöyle:
Küresel kriz ile işsizlik sorunu belirgin hale geldi.
Tarım sektöründeki istihdam çözülmeye devam edecek.
Kayıtdışılık en temel yapısal sorunlardan biri.
Genç, kadın ve özürlülerin işgücüne katılımı OECD ortalamasının çok altında.
İşgücü niteliğinin düşüklüğü bir diğer yapısal sorun.
Sosyal harcamalar, üretken olmayan yaşlı nüfusa yoğunlaşıyor.
İş piyasası katılığı yapısal sorunların bir diğeri.
İller ve bölgeler arasındaki işsizlik oranları farklılık gösteriyor.
İş dünyası, 'fon'un bir an önce kurulmasını istiyor
Leyla İLHAN
Milyonlarca çalışanı ve işvereni yakından ilgilendiren kıdem tazminatı ile ilgili yeni düzenlemelerin yıl sonuna kadar tamamlanması beklenirken, DÜNYA Gazetesi, yeni düzenlemenin detaylarına ulaştı. İşveren uygulamaya olumlu bakarken, 'fon'un da bir an önce kurulmasını istiyor.
Verimsizlik ortadan kalkacak
Ali Ulvi ORHAN / OTİAD Başkanı
KIDEM tazminatı bizim gibi emek yoğun çalışan sektörler üzerinden yıllardan bir büyük bir problem olarak duruyordu. Aynı zamanda işçi açısından da büyük bir problem olarak duruyordu. Çünkü kapanması gereken firmalar var ancak kıdem tazminatı ödeyecek gücü olmadığı için firmayı kapatamıyor kapatmadığı için verimsiz bir şekilde çalışıyor. Çalışan işçi de kıdem tazminatını alamayacağını düşünerek ayrılamıyordu ve sorun giderek büyüyordu. Ama sendikalara bu durum yeterince anlatılamıyor. Şu anda SSK'lı işçilere bakıldığında kıdem tazminatı alanların oranı ancak yüzde 8. Yani insanlar mevcut sistemden faydalanamıyor. Gelecek yeni sistemle bunun aylık olarak fona aktarılması ve bunun kontrol edilmesi lazım. Bu bence işçi açısından daha önemli. Çünkü her çalışan kişi bu fonun içine girmek isteyecektir ki kıdem tazminatı hakkı eline geçsin. Çünkü işçi kendi isteği veya herhangi bir şekilde ayrılırsa da bu fondan çalışma karşılığını alabilir. Bu da kayıtdışını azaltarak Çalışma Bakanlığı'nın elini güçlendiren bir olay olacak. Uygulama olarak baktığımızdaşu andaki Türkiye'deki kıdem tazminatı uygulaması çok ağır. Bizim kadar bir Portekiz uyguluyor. Bunu biraz rahatlatmak lazım. Dolayısıyla bu sistem biran önce uygulanmalı. STK ve işçi sendikaları da bunun arkasında durmalı.
Sistem kayıt içine girişi sağlayacak
İdris AKDOĞAN / MESİAD Başkanı
Bu sorun yılların bir sorunu çünkü SSK'lıların ancak yüzde 7.8'i kıdem tazminatı alıyor. Şirketler de yıllardır bir fon oluşmasını sağlayamadığı için şirketlerin batmasına neden bile olmuştur. Ancak bu sorun hiç gündeme getirilmedi. Çalışma Bakanlığı da toplumun bunu talep etmesini bekliyordu. En son bu konu çok gündeme geldi ve güzel bir kamuoyu oluştu. Şu anda şirketlerin yüzde 6'yı fona ayırması bekleniyor belki bu daha da düşürülebilir. Çünkü Türkiye'de yüzde 40'ın üzerinde kayıt dışı bir sistem var. Böyle bir ülkede doğal olarak rakamlar kayıt içindekiler üzerinden yapılıyor. SSK'lı işçilerin de ancak yüzde 7.8'i kıdem tazminatı alabiliyor. Yüzde 50 kayıtdışılığın olduğu bir sistem aslında yok. Önemli olan sistemin kayıt içine girmesini sağlamak. Çünkü Türkiye'de kayıtdışılığın maliyeti  daha yüksek. Böyle bakıldığında sürecin başlaması önemli çünkü başladığında eksik tarafları da tamamlanacak. Belki rakamlar bize başlangıçta yüksek gelebilir ama bu sürecin başlaması ile sistemin kayıt içine girmesi ile birlikte bu oranlarını düşmesi de gündeme gelebilir.
Hem işçi, hem işveren için sorun
Birol SEZER / İHKİB Denetim Kurulu Üyesi
Bugünkü haliyle kıdem tazminatının belirli bir kalıba sokulamayan, hem çalışana hem de işverene sorun olan, kendine özgü bir kurum niteliğine dönüşmüş durumda. Mevcut kıdem tazminatı sisteminin, işçi ile işvereni karşı karşıya getiren ve en fazla dava konusu yapılan sorunların başında geliyor. Sorunun öncelikle varlığının bundan muzdarip olan tüm sosyal taraflarca açık yüreklilikle kabul edilmesi ve hükümetin de çözüm yönünde olumlu adımları atması sağlanması gerekiyor. İşçi ile işveren arasındaki bu barışı zedeleyen ve uzun yıllardır binlerce davaya konu olan kıdem tazminatı sorununun öncelikle varlığının taraflarca kabulü, akabinde ortak akılla birlikte çözülmesi hem firmalarımıza, hem çalışanlarımıza hem de milli gelirimize olumlu katkı yapacak. Bu konuda yapılan araştırma ve tespitlere göre, hak ettiği kıdem tazminatını alabilen çalışanların oranının yüzde 8 gibi çok düşük bir nispette. Gelinen bu durum, mevcut kıdem tazminatı yasasının ve uygulamasının çalışanlar için hiç de olumlu bir noktada olmadığını açıkça göstermekte.
Özellikle işçi sayısı fazla olan firmalar, eğer bünyelerinde kıdem tazminatı fonu ayırmamışlarsa, ki vergi mevzuatı yüzünden genellikle ayırmazlar, mevcut tesislerinde çalışan işçilerinin tazminatlarını ödeyemedikleri ve kapatamadıkları için teşvikli bölgelere taşınma işlemini de gerçekleştiremiyorlar.
Bu durum, emek yoğun sektörlerde faaliyet gösteren firma ve fabrikaların, işsizliğin nispeten daha fazla olduğu Doğu ve Güneydoğu bölgelerine taşınmasının önünde başka bir engel teşkil etmekte ve mevcut sanayinin Anadolu'ya yayılmasını da zorlaştırmakta. Çalışma hayatının temel problemlerinden olan kıdem tazminatı sorunun çözümü için öne çıkan formülse, 2003 yılında yasada yerini bulan kıdem tazminatı fonu.

13 Şubat 2012 Pazartesi

Bu Gün Sendikal Güç Birliğini Bekleyen Görevler

   Türk iş in içinde muhalefet oluşturmak üzere bir araya gelen 10 sendika(Sendikal Güç Birliği)İşçi ve emekçilerin mücadele merkezi olmak için harekete geçmelidir. Başta sağlıklı yaşam hakkı olmak üzere kıdem tazminatına karşı yapılan saldırılara karşı, sendikalar kanunu ile yandaş sendika oluşturulmasına karşı, kapitalizmin krizinin yeniden derinleştiği bu günlerde krizin yükünü emekçilerin sırtına yıkılmak istenmesine karşı emekçileri bilinçlendirmelidir. 

    Uyanan ve ekonomik olarak kurtuluşu sendikalarda ve sendikalaşmada gören OSB işçilerinin sendikalaşması için çalışmalı onların yanında olmalı.

   2012 yılının daha çok kadın sömürü yılı olmasını önlemek için etkinlikler düzenlemeli. 

Emperyalist ülkelerin bölgemiz halklarını dinsel nesepsel ve etnik temellerde parçalama çalışmalarına karşı yurtta barışı bölgemizde ve dünyamızda barışı savunmalı bu konuda geniş katılımlı gösteriler düzenlemeli tüm işçilerle birlikte mücadeleyi örgütle-melidir. Dindar gençlik yetiştirme projesinin en önce sendikal Birliği parçalayacağını her platformda söylemeli Tüm Emek örgütlerini bu konuda birleştirmek için çalışmalı ve din ve vicdan özgürlüğünü ön plana çıkartan etkinlikler düzenlemelidir.

  Sendikal Güç Birliği; Sözde 12 Eylülle hesaplaşma adına 12 Eylül darbesini aklamaya çalışanlara karşı Gerçek hesaplaşmayı savunmalı Darbe ile işçi ve emekçilerin ellerinden alınan tüm haklarının geri verilmesi için çalışmalı, mağdur olanların mağduriyetinin giderilmesi için etkinlikler düzenlemeli işçi ve emekçileri bu konuda eğitmelidir. 

   Aksi halde Demokratik güç birliği Türk işi küçültmek için işe yarayacak olan birlikteliği de dağılacak ve bu girişimde sermayenin işine yarayacaktır.

11 Şubat 2012 Cumartesi

Dindar Gençlik Yetiştirme Meselesi



    Fazlaca düşünülmeden, kitleyi yedeklemek, coşturmak amacıyla söylenmiş bir cümle olduğunu zannediyorum. Aksi olması halinde yani gerçekten dindar bir nesil yetiştirmek isterse bir hükümet bunun bedelini tüm halk evlat acısı ile ödemek zorunda kalabilir.

     İnsanlık tarihinin son bin yılının içerisinde aynı dine mensup olup da farklı neseplere tabi topluluklar arasında ağır çatışmalar ve can kayıplarının yaşanması soncunda uluslar dinler ve nesepler karşısında devletin tarafsız ve bağımsız olması gerektiğini anlamışlardır. Ancak, hala anlamayanlar olmalı ki bu cümle 300 yıldır kaldırıldığı raflardan yine masa üstlerine indirilmek istenmektedir. Diyelim ki gerçekten tinerciliğe, fuuşa, kötü alışkanlıklara karşı önleyici bir mekanizma olarak dindar nesil yetiştirelim fakat hangi nesebe göre ve hangi dine göre yetiştirilecek bu gençlik.  

    Gençlerin nasıl bir dünyada yaşamak istediklerine bakılmaksızın bizlerin istediği bir dünyanın eğitimini genç beyinlere pompalayalım. Peki, Bizim Bu davranışımızın doğru olduğunu düşünen tüm dünya milletleri, hükümetleri de bizden bu güzel buluşu alıp uygulamaya kalkarlarsa vay anam yandım demeyecekmişsiniz. Almanya, fransa, İngiltere ABD de dindar gençlik üretmek isterse ve okullarında dindar Hıristiyanlar üretmeye kalkarsa ta buralardan oralara demokrasi, laiklik dersi vermeye kalkışılmayacak mı? O ülkelerin diktatör olduğu bu halka anlatılmaya çalışılmayacak mı?

    Yol yakınken, henüz kan akmamışken bu sevdadan vaaz geçilip indirilen dosya tarihin tozlu raflarına yeniden kaldırılmalıdır.

Tarımda Gübreleme

GÜBRE NEDİR? İçerisinde bir veya birkaç bitki besin maddesini bir arada bulunduran maddelere gübre denir. Gübreler yapılarına göre ticari gü...

Son 30 günde En çok görüntülenen