Bir masalım var, sizlere anlatmak istediğim…
Çocuklarımıza, gelecek nesillere anlatabileceğimiz bir masal…
Bir varmış, bir yokmuş.. Uzak diyarlarda bereketli topraklarda bir kral
yaşarmış. Kendini çok akıllı sanan, giyimine kuşamına çok düşkün olan. O
kadar kibirli, o kadar kendini beğenmiş bir hükümdarmış ki, sürekli
aynada kendine bakar, ne istiyorsa onu yapar, halka da istediklerine ses
çıkarmasınlar diye baskı yaparmış. Bu sırada çok defa hata yapar, ama
baskıcı tutumundan dolayı halk gerçekleri söylemeye korkarmış…
Günlerden bir gün, komşu ülkenin kralının ziyaret edeceğini duymuş.
Kendisinden haz etmez, onla ilgili hoş olmayan planlar yaparmış. “Fırsat
bu fırsat, en şık ben olmalıyım.” diye düşünmüş ve terzi aratmaya
başlamış. Demiş ki yaverlerine; “Dünya’nın her yerine habercilerimi
gönderin, bir terzi bulun bana, dünyanın en güzel elbisesini dikecek
terziyi!”Bir sürü terzi gelmiş, lakin hiçbirisini beğenmemiş. Sonra bir gün
yabancı güçlü bir krallık kendi terzisini yollamış krala ve bu
gönderilen terzi demiş ki; “Öyle güzel bir kumaşım var ki, öyle şık
olacaksınız ki, kimse sizden gözünü alamayacak. Herkes sizi konuşacak,
çok güçlü gözükeceksiniz. Ve sizden önce hiç kimsede olmayacak bu
giysi.”Kral çok şaşırmış tabii, hemen kabul etmiş. Ama terzi eklemiş; “Tek şartım var, ben dikerken karışmayın.”Gel
zaman git zaman, sonunda terzi bitirmiş ve giydirmiş k.ralı. K.ral
aynaya bakmış ve üzerinde hiç giysi olmadığını görmüş. Tam kızacakken
terzi demiş ki terzi; “Sayın kralım, bu kumaşı sadece akıllılar
görebilir.”Tabii bizim kral kibirli ya, aptal durumuna düşmemek için “Çok güzel”
demiş. Etrafındakilere sormuş, elbette hepsi korktuğu için cesaret
edememişler doğruyu söylemeye ve “Çok güzel efendimiz”, “Harika oldunuz
efendimiz” demişler. Kral daha da böbürlenmiş tabii ki…Ardından,
büyük bir kendini beğenmişlikle çıkmış halkın arasına. Halk çok
meraklı, çünkü duymuşlar sadece akıllıların görebileceği iddiasını.
Halk, görünce şaşırmış, üzerinde hiç giysi yok…
Herkes görmüş, anlamış vaziyet, kralın nasıl kandırıldığını fark
etmişler, ama korktukları için hiçbir şey söyleyememişler. O anda bir
“çocuk” atlamış meydanın ortasına, parmağıyla kralı işaret etmiş ve
gülerek bağırmış; “KRAL ÇIPLAK” diye. Bir anda halk, bu ilk sesle
cesaretlenmiş ve kahkahalar atıp, hep bir ağızdan birlik içinde
bağırmışlar; “Kral Çıplak!” Bu seslere, kralın çevresindekiler de
katılmış, korkuyu aşmışlar, zincirlerini kırmışlar ve hep bir ağızdan
gerçeği söylemişler; Kral çıplak… En sonunda kral durumu geç de olsa
böyle bir acı olayla anlamış ve çok utanmış….
Gökten üç elma düşmüş, biri “parka” , biri “halka”, biri de “Hakk’a”….
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder