"Mevlid" kelimesinde "doğum" mânası vardır.
"Kandil" kelimesinde de "belli günlerde yakılan aydınlık" anlamı mevcuttur. İkisini bir araya getirildiğindeyse manası "Mevlid Kandili", "Resûlüllah`ın doğum gecesinde minarelerde yakılan kandiller" ile hâtıra gelmektedir.
"Kandil" kelimesinde de "belli günlerde yakılan aydınlık" anlamı mevcuttur. İkisini bir araya getirildiğindeyse manası "Mevlid Kandili", "Resûlüllah`ın doğum gecesinde minarelerde yakılan kandiller" ile hâtıra gelmektedir.
Müslümanlar, her sene Rebiü`l-evvel ayının on ikinci gecesine giriş teşkil eden geceyi dinî merasimlerle ihyâ eder, farklı bir huzur ve neş`eyle tes`id etme titizliği gösterirler. Kandillerle donatılan camiler bu niyetle dolar, taşar.
Tarih içerisinde farklı dillerde birçok mevlid yazılmasına rağmen, zamanla Süleyman Çelebi’nin 1409 yılında yazdığı Vesiletü’n-Necât isimli mevlidinin okunması âdet haline gelmiştir. Önceleri yalnız Peygamberimizin doğum gününde okunan mevlid, daha sonra bütün mübarek gecelerde okunmaya başlamış ve giderek yaygınlaşarak, vefat eden kişilerin arkasından okunur hale gelmiştir. Bazı âlimler Peygamberimizin dünyaya gelmesi sebebi ile sevinmenin, bu gün münasebetiyle muhtaçlara yardım etmenin ve Peygamberimize mevlid gibi şiirler okumanın güzel birer amel olduğunu söyleyerek, mevlid kutlamalarının “bid’at-ı hasene” sayılması gerektiğini ifade ederken, bazı âlimler de mevlid kutlamalarına “bid’at-i seyyie” gözüyle bakmış ve buna şiddetle karşı çıkmıştır.
Mevlid kandili sahih kaynaklarda delili bulunmayan gecelerdendir Ayrıca bu gün oruç tutmak, gecesini ibadetle geçirmekle ilgili de hiçbir sahih rivayet bulunmamaktadır.
Rasûlullah (sallALLAHu aleyhi ve sellem) buyurdu ki :
"Sözlerin en güzeli ALLAH'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed'in (S) yoludur. İşlerin en şerlisi dine sonradan sokulanlardır. Dine sonradan sokulan her şey bid'at, her bid'at sapıklık, her sapıklık da cehennemliktir."
Günümüzde Mevlid, Suudi Arabistan hariç Kuzey Afrika’dan Endonezya’ya kadar İslâm ülkelerinde -bazılarında resmî, bazılarında gayri resmî olarak- yaygın biçimde kutlanmaktadır.
Rasûlullah zamanında ve onu izleyen asırlarda böyle bir kutlama yapılmamıştır. İslâm dünyasında mevlid merasimi ilk defa hicretten yaklaşık 350 yıl kadar sonra, Mısır’da hüküm süren Şii Fatımîler (910-1171) tarafından tertiplenmiştir.Fatımîler, Hz. Ali ve Hz. Fatıma’nın doğum günlerinde de mevlid merasimleri tertip ederlerdi. Sünnî Müslümanlarda ilk mevlid merasimi, Hicrî 604 yılında, Selahaddin Eyyubî’nin eniştesi ve Erbil atabeği Melik Muzafferüddin Gökbörü tarafından tertiplenmiştir.
Osmanlılar tarafından mevlid, ilk defa III. Murat zamanında, 1588’de resmi hale getirilmiştir. Sarayda tertiplenen merasimlerin yanı sıra, önceleri Ayasofya Camii’nde, sonraları Sultan Ahmed Camii’nde yapılan merasimlere devlet erkânıyla birlikte halk da katılırdı. Bu merasimlerde, Kur’an-ı Kerîm tilaveti, vaaz ve mevlid okunması icra edilirdi.
Mevlid kandili sahih kaynaklarda delili bulunmayan gecelerdendir Ayrıca bu gün oruç tutmak, gecesini ibadetle geçirmekle ilgili de hiçbir sahih rivayet bulunmamaktadır.
Rasûlullah (sallALLAHu aleyhi ve sellem) buyurdu ki :
"Sözlerin en güzeli ALLAH'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed'in (S) yoludur. İşlerin en şerlisi dine sonradan sokulanlardır. Dine sonradan sokulan her şey bid'at, her bid'at sapıklık, her sapıklık da cehennemliktir."
Süleyman Çelebi Hazretleri, Mevlidini Peygamberimiz (Sallallâhu Aleyhi Vesellem)Efendimiz’in diğer peygamberlerden üstün olduğunu isbat etmek üzere yazmıştır. Buna lüzüm görmesine Bursa’da İranlı bir vaiz’in Peygamberimiz (Sallallâhu Aleyhi Vesellem)’in diğer peygamberlerden farklı olmadığını ileri süren cahilce sözleri sebep olmuştur.
Günümüzde Mevlid, Suudi Arabistan hariç Kuzey Afrika’dan Endonezya’ya kadar İslâm ülkelerinde -bazılarında resmî, bazılarında gayri resmî olarak- yaygın biçimde kutlanmaktadır.
x
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder