6 Kasım 2011 Pazar

Toplu İş İlişkileri Kanunu Tasarısı


2821 sayılı Sendikalar Yasası  ile 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Yasası yürürlüğe girdikleri 1983 tarihinden bu yana antidemokratik yapıları, örgütlenme özgürlüğünü, toplusözleşme ve grev hakkını kısıtlayan düzenlemeleri ile tartışma konusu olmuştur. Bu güne kadar her iki yasada, yasakçı ve baskıcı özlerine dokunulmadan, işçilerin ve sendikaların itirazları ve talepleri dikkate alınmadan yüzeysel değişiklikler yapılmıştır.   2821 ve 2822 sayılı Yasalar sermayenin işçi sınıfı hareketini bastırmak için elindeki en önemli araçların başında gelmiştir.
İki yasanın değiştirilmesi özellikle son on yıldır yoğun bir şekilde tartışılmıştır. AKP Hükümeti, 12 Eylül darbesi ile hesaplaşma adı altında attığı demokratik adımların başında bu iki yasanın değiştirileceğini ilan etmiştir. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve işçi sendikalarının baskıları ile her iki yasa için çok sayıda tasarı hazırlayıp sosyal taraflar olarak nitelendirilen işçi ve işveren sendikalarına gönderilmiştir. Gönderilen yasa tasarıları gün geçtikçe daha demokratik bir yapı kazanmış gibi görünseler de sendikal hakların temeli olan örgütlenme, toplusözleşme yapma ve grev hakkının etkin kullanılmasının önündeki engellerin kaldırılması açısından mevcut yasaların ötesine geçememiştir.
Yasa tasası son haliyle de Anayasaya ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere aykırıdır. İşçi ve işveren kesimi ile devleti temsilen oluşturulan üçlü danışma kurulunda, DİSK’in kurul toplantılarına katılmama kararı ardından, 19.10.2011 tarihinde yapılan toplantıda iki yasa tasarısı birleştirilmiş olup “Toplu İş İlişkileri Kanunu” adı altında Bakanlar Kuruluna gönderilmesi kararı alınmıştır. Bu durum tasarının yakın zamanda yasalaşması için meclise gönderileceği anlamına gelmektedir. Bundan önceki tasarılara değinmeden son yasa tasarısının genel hatları ile planlanan değişiklikler üzerinde durmak istiyorum.
Tasarıda ilk dikkat çeken husus, daha önceki yasada olmayan, çerçeve ve grup toplu iş sözleşmeleri tanımlarının yer almasıdır. Çerçeve sözleşmesi adı ile Ekonomik ve Sosyal Konseyde temsil edilen işçi ve işveren konfederasyonlarına bağlı işçi ve işveren sendikaları, mesleki eğitim, iş sağlığı ve güvenliği, sosyal sorumluluk ve istihdam politikalarına ilişkin düzenlemeleri içeren sözleşmeler yapılabilecektir. Bu tür sözleşmeler mali hükümler içermeyeceği gibi görüşmeler sonucunda toplusözleşme prosedürü mevcut yasadaki gibi korunduğu için grev uygulaması da yapılamayacaktır. Hali hazırda uygulamada var olan grup toplu iş sözleşmesi de yasal tanıma kavuşturulmuştur.
Yürürlükte olan Sendikalar Yasası’nda 28 olarak belirtilen iş kolları 18’e indirilmiştir. Yasaya göre sendikalar yine iş kolu esasına göre kurulacaktır. Daha önceki tasarılarda yer alan “meslek” ve “işyeri” sendikası kurma düzenlemesi son tasarıda yer almamıştır. Olumlu bir değişiklik ise işçi sendikasının toplu iş sözleşmesi için yetki süreci başlatması halinde işverenlerin iş kolu tespiti taleplerinin bekletici mesele yapılmayacağıdır.
Tasarıya göre 15 yaşını bitirmiş (Mevcut yasada 16 yaş sınırı bulunmaktadır) işçiler noter şartı aranmaksızın sendika üyesi olabilecekler. İstifada da noter şartı kaldırılmıştır. Üyelik e – devlet sistemi ile bildirilecektir.
Sendikal nedenlerle işten çıkarılan işçiler, İş Yasası’nın 18.  maddesine göre en az 30 işçinin çalıştığı işyerinde çalışma ve altı aylık çalışma süresini doldurma koşullarına bakılmaksızın, işe iade davası açabilecekler. Ayrıca iade davası açmayıp sadece sendikal tazminat talepli dava açmak isteyen işçilerin önündeki yasal engel de tasarıda kaldırılmıştır. Sendika yöneticileri ve temsilciler içinde tasarı mevcut yasadan daha geniş güvenceler yer almıştır.
Sendikaların özerkliklerine müdahale anlamına gelen, sendika gelir ve giderlerinin mali müşavirlerce denetlenmesine dair madde tasarıda bulunmaktadır.
Çokça tartışılan bir konu da ikili baraj sistemidir. Bilindiği üzere ülkemizde bir işçi sendikasının toplusözleşme bağıtlayabilmesi için önce kurulu bulunduğu iş kolunda ülke genelinde çalışan işçilerin yüzde 10’unu örgütlemiş ve söz konusu işyerinde çalışanların yarısında bir fazlasını üye yapmış olması gerekmektedir. Yeni tasarıda iş kolu barajı tamamen kaldırılmayıp binde beş olarak belirlenmişken, işyeri barajı aynen korunmuş yarıdan fazlasının üye olması şartı tasarıda yer almıştır. Ancak tasarı da yeni bir baraj ifadesi daha bulunmaktadır. İşyerinde yarıdan fazla üyelik aranırken, toplu sözleşmenin birden çok işyerinde bağıtlanması durumunda işyerlerinde çalışanların yüzde 40’ının üyeliği aranmaktadır.
Tasarının örgütlenme özgürlüğünü genişleten bir yapıya sahip olmadığını belirtmiştik. Bunun en büyük kanıtı sendika üyeliğinin sadece işçiler için tanımlanmış olmasıdır. Bu emeklilerin, gençlerin ve köylülerin sendika kurmalarına ve üye olmalarına hak tanınmaması anlamına gelmektedir.
Daha önceki tasarılarda yer alan, toplusözleşmelerde işyerindeki işçilerin bir kısmının kapsam dışı bırakan hükümler konulamaz ifadesi, bu tasarıdan çıkarılmıştır. Dolayısıyla toplu iş sözleşmelerinde yer alan kapsam uygulaması aynen devam edecek ve kapsam dışı bırakılan işçiler sözleşmeden yararlanamayacaktır.
Toplu sözleşme görüşmelerine ilişkin mevcut yasada yer alan bürokratik işlemler ve süreler tasarıda da neredeyse aynen korunmuştur.
AKP’nin allayıp pulladığı anayasa reformunda siyasi grev, dayanışma grevi ve genel grev yasağının kaldırılması demokratik bir adım olarak lanse edilmişti.
Ancak mevcut yasa ve Bakanlar Kuruluna gönderilen tasarı da grev kararı ancak toplusözleşme görüşmelerinde uyuşmazlık çıkması halinde alınabileceğinden, siyasi grev, dayanışma grevi ve genel grev yasağı devam etmektedir. Bunun dışında grev kararı ve grev uygulamasına ilişkin geniş yasaklarda değişiklik yapılmamış olup grevi etkisiz hale getiren antidemokratik hükümler mevcut yasadaki hali ile tasarıda yer almıştır.
Sonuç olarak sendikal haklarda demokratik adımlar atılabilmesi için örgütlenme özgürlüğü, toplusözleşme yapma hakkı ve grev hakkı bir arada değerlendirilmeli, bunlara ilişkin baskıcı ve yasakçı düzenlemeler tamamen kaldırılmadır.
*Birleşik Metal-İş Avukatı

Hiç yorum yok:

Tarımda Gübreleme

GÜBRE NEDİR? İçerisinde bir veya birkaç bitki besin maddesini bir arada bulunduran maddelere gübre denir. Gübreler yapılarına göre ticari gü...

Son 30 günde En çok görüntülenen