18 Aralık 2018 Salı

İş Kazası Geçiren İşçiye Ücret Ödenir Mi?

İş kazası geçiren çalışanın geçici veya sürekli beden gücünü kaybetmesinin yanında maddi olarak da dar boğaza düşmektedir. Her ne kadar Sosyal Güvenlik Kurumu tedavi masraflarını karşılasa da kaza geçiren çalışanın ödemeleri ve diğer giderleri bulunmaktadır. Bu giderlerin karşılanması amacıyla Sosyal Güvenlik Kurumu çalışana günlük olarak geçici iş göremezlik ödeneğinden ödeme yapmaktadır, fakat kimi zaman yapılan bu ödeme ile çalışanın kaza geçirmeden önce aldığı ücreti arasında ciddi farklar oluşmaktadır acaba çalışan bu farkı işvereninden talep edebilir mi?


Geçici İş Göremezlik Ödeneği

Geçici iş göremezlik ödeneği 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 18. Maddesinde belirtilmiştir buna göre; “Kurumca yetkilendirilen hekim veya sağlık kurullarından istirahat raporu alınmış olması şartıyla iş kazası veya meslek hastalığı nedeniyle iş göremezliğe uğrayan sigortalıya her gün için, geçici iş göremezlik ödeneği verilir.” devamında “4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendine göre sigortalı sayılanlara iş kazası veya meslek hastalığı ya da analık halinde geçici iş göremezlik ödeneği, genel sağlık sigortası dahil prim ve prime ilişkin her türlü borçlarının ödenmiş olması şartıyla yatarak tedavi süresince veya yatarak tedavi sonrası bu tedavinin gereği olarak istirahat raporu aldıkları sürede ödenir.” denilmektedir. Yani geçici iş göremezlik ödeneği Sosyal Güvenlik Kurumunun çalışanın hastalık, iş kazası vb. sebeplerle iş göremediği günlerde zor durumda kalmaması için ödediği paradır.


Ücret

İş Kanunun 32. Maddesinde ücret; “bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutardır.” şeklinde tanımlanmış yani ücret bir iş karşılığında verilmektedir. Aynı kanun çeşitli ücret belirleme tiplerinden bahsetmiştir. Bunlar aylık ücret, günlük ücret, saatlik ücret, parça başına, akort, götürü veya yüzde usulü ücrettir.
Aylık Ücret Belirlenmişse; Çalışanın ücreti aylık ücret olarak belirlenmişse 4857 sayılı İş Kanunun 48. Maddesinin 2. Fıkrasına göre “Hastalık nedeni ile çalışılmayan günlerde Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından ödenen geçici iş göremezlik ödeneği aylık ücretli işçilerin ücretlerinden mahsup edilir.” denilmiştir. Yani işverenin aylık ücret ödediği işçisi, iş kazası veya meslek hastalığı geçirdiğinde işçinin tam ücretini ödeyecek ve daha sonra geçici iş göremezlik ödeneğini mahsup edecektir.

11 Mart 2018 Pazar

EKİN KAMBUR BÖCEĞİ (Zabrus Spp)

Tanımı ve Yaşayışı :
 Erginler1.0-2.0 cm boyunda ve yaklaşık 0.5-1.0 cm enindedir.
 Sırt kısımları dışbükey ve parlak siyah renklidir. Sırtlarında uzunlamasına nokta ve
 çizgiler vardır.
 Larvaların baş ve göğsü kahverengi, karın kısmının üstü kestane renginde olup alt kenarları
 kirli beyazdır. Olgun larva boyu ise 2.0-3.0
 cm arasında değişir. Üç çift göğüs bacağı vardır.
 Ekin Kambur Böceği, kışı toprak içinde hem ergin hem de larva halinde geçirir. Soğuk
 havalarda hareketsiz olan larvalar toprak
 sıcaklığının 10 derecinin üzerine çıkması ile hareketlenirler. Gelişmesini tamamlayan
  larvalar iklim koşullarına bağlı olmakla beraber
genellikle nisan ayı sonlarında pupa olurlar ve mayıs ayından itibaren erginler çıkar.
Sonbaharda yağışların başlaması ile topraktan çıkan erginler yumurtalarını toprağa bırakırlar. Yumurtalar 10-20 gün içinde açılır.
Larvalar çok hareketli olup toplu olarak görülürler.
Yılda bir döl verir.

Zarar Şekli :

Genç larvalar, sonbahar aylarında uygun koşulları bulduklarında ekin yapraklarını toprak içine çekerek yerler.
Olgun larvalar ilkbaharda yaprak ve sürgünleri yiyerek zararlı olurlar, m2’de 3-4 larva olduğunda tarlalarda yer yer yenik bölümler, açık hububat sıraları ve boşluklar görülür.
Erginler hasada yakın günlerde başak tanelerini, ekimde ise toprak altındaki taneleri kemirerek zararlı olurlar.

























Zararlı Olduğu Bitkiler :

Ergin ve larvaları yabani ve kültürü yapılan tüm buğdaygillerde beslenir. Başlıca buğday, arpa, yulaf ve çavdarda zarar yapar.
Bazen çimlenmekte olan mısır tohumlarında da zararlı olmaktadır.





















Mücadele Yöntemleri

Kültürel Önlemler

Zararlı olmadığı bitkilerle ekim nöbeti uygulanmalıdır.
Nadasa bırakılan tarlalar uygun bir zamanda derince sürülmek suretiyle yabancıotlar yok edilmelidir.
Tahıllar olgunlaşır olgunlaşmaz bekletmeden hasat edilmelidir.



 



 Kimyasal Mücadele

 Bir yıl önce zararlının var olduğu bilinen alanlara tohum mutlaka usulüne uygun ilaçlandıktan sonra hemen ekilmelidir. Yüzey ilaçlaması ise
larvazararının bölgelere göre belirgin bir şekilde görüldüğü geç sonbahar yada erken ilkbaharda gerek tarlanın kenarında gerekse tarlanın belirli yerlerinde yapılan sayımlar sonucunda m² de ortalama 3 ve daha fazla canlı larva veya 15 ve daha fazla yenik bitki bulunduğunda yüzey ilaçlaması yapılır.


Etkili ilaç listesi:

Tohım İlaçlama:

Tohum ilaçlaması:

MEGABAN 25 WP ,

Daha önce su ile nemlendirilmiş olan tohumlar gerekli miktar bitki koruma ürünü ile karıştırıldıktan sonra ekilir.

MEGABAN 25 WP


















6 Şubat 2018 Salı

Leonardit Nedir? Nasıl Kullanılır? Faydaları Nelerdir?

LEONARDİT NEDİR? 
LEONARDİT: Çoğunluğu bitkisel kökenli, bir kısmı da hayvansal kökenli olan çok büyük miktarlardaki ( 3-5 milyar ton ) organik maddenin bir çukura sürüklenerek, üzerinin erozyon ile gelen toprak ve diğer kütleler tarafından kaplanması sonucu milyonlarca yıl basınç altında kalmış, henüz kömürleşmemiş fosil maddeye denir.
Diğer bir ifadeyle LEONARDİT’e genç kömür de denilebilir. Ama unutulmamalıdır ki kömür LEONARDİT değildir. Kömüre leonardit diyemeyeceğimiz gibi, kömürü topraklarımız için bir zehir olarak ifade edebiliriz. Hiçbir şekilde yanmış kömür külünü ve ya yanmamış kömürü topraklarımıza yaklaştırmamalıyız.
Leonardit; yüksek oranda (% 45-65) Humik Asit ve Fulvik Asit ile bol miktarda ve bol çeşitlilikte organik madde (Huminler) içeren Toprak Düzenleyicidir. LEONARDİT kesinlikle gübre değildir. Tek yönlü bir bitki besleme ajanı olarak algılanmamalıdır.

LEONARDİT NASIL KULLANILIR?
En kısa ifadeyle LEONARDİT’in kullanılması önemlidir. Nasıl ve ne zaman kullanılacağı, çok basit bir teferruattan ibarettir. Tarlamıza ve ya bahçemize kaza ile dökülmüş olsa dahi istenilen faydayı sağlar. Yeter ki, bitkileri kalın bir tabaka şeklinde örtmüş olmasın. Ekili alanlara uygulanması ile boş yere de uygulanması arasında çok az bir fark mevcuttur. Sadece uygulama şartları değişecektir.
Bununla birlikte en uygun kullanım zamanı sonbahar ile erken ilkbahardır. Sebebi ise uygulanan leonarditin, sıcaklık ve yağış farklılıklarına maruz kalarak, daha ince parçacıklara bölünmesi sonucu, değme ve etkileşme yüzeyinin artacak olmasıdır. Başlangıçta tanecik büyüklüğü çok küçük olursa uygulaması zor olacaktır.
Ekilmemiş ve ya hasat yapılmamış arazilere yaz aylarında uygulama yapsak dahi çok büyük bir kaybımız olmaz. Aksine uygulama kolaylığı avantaj sayılacaktır. Ancak, tanecik büyüklüğü azalmadan leonarditin bir çoğu toprak altına geçeceği için etkisi geç ve yavaş olur.
Dolayısıyla LEONARDİT’in nasıl uygulanacağından daha önemlisi ne kadar uygulanacağıdır.
LEONARDİT imkânlar dâhilinde oldukça bol kullanılmalıdır. Bu oran Toprağın ¼ ü kadar olabilir. Ancak çok pahalı olacağından bu oran tavsiye edilemez. Ancak LEONARDİT satın alan her vatandaşımızın bir miktar araziye çok aşırı uygulama yaparak sonucu gözleriyle görmesini istiyoruz. (50-100 M2 alana M2 ye 4-5 Kg gibi)  M2 ye 4-5 Kg uygulandığında toprak adeta insansız ilkel dünyadaki topraklar kadar genç ve dinç olacaktır. Topraklarımızın tamamına bu oranda uygulama imkânımız olmasa dahi bu şekildeki örnek uygulamalar, bize leonarditin olumlu sonuçlarını daha iyi kavrama imkânı sağlar. Çünkü hiç birimiz iddialara, haklı olarak, gözümüze inandığımız kadar inanmayız.
Yine de bir oran belirtmek gerekiyorsa biz dekar başına; tarım arazilerinde en az 250 Kg, Bahçelerde ağaçların yaprak izdüşümüne M2 başına en az 1 Kg önermekteyiz. Özellikle yeni bahçe dikiminde çukurlara duruma göre 2-4 Kg LEONARDİT atılması ağaç için hayati önem taşımaktadır.Birçok yerde okuduğumuz, her bitki için reçete şeklinde yazılan tarifelerin hiçbir dayanağı yoktur. Sadece yeterli bilginin olmadığı bir alanda zihin bulandırmaktır. Yine dekara 50-100 Kg gibi tarifelerin de, leonarditi çok pahalı satanların uydurduğu, ayağı yere basmayan ifadeler olduğunu düşünüyorum. Çünkü leonardit bir ilaç değildir. Eser miktarlarıyla bitkide olağanüstü bir mucize meydana getiremez. Sıvı Humik Asit için aynısını söylemek mümkün değildir. Çünkü sıvı humik asitin tamamı çözündüğü için, leonarditten daha hızlı etki eder. Bu miktar da yine dekara 1-2 Litre şeklinde değil, en az 5-10 litre olmalı en az üç uygulama yapılmalıdır. Yine Sıvı Humik Asitin de fazlasının hiçbir zararından bahsedilemez.LEONARDİTİ en ucuza en fazla miktarda uygulamaya çalışın. Bunun için işçilik ve ambalaj maliyetlerinden kurtulma yollarını deneyin.
 
LEONARDİTİN KİMYASAL FAYDALARI

Leonardit ( Humik ve Fulvik Asitler ), asidik ve bazik özelliklerdeki toprakları nötralize eder. Fazla tuzluluğu ve fazla kireçliliği gidererek toprağın pH'ını düzenler. Bazik topraklarda yüksek pH aktivitesini ve miktarını düşürür. Topraktaki bazik ajanlarla ( Ağır Metalller ) tepkimeye girerek, çözünmeyen bileşikler oluşturur. Asidik topraklarda ise çözünebilen toksik alüminyum bileşiklerini tutar ve absorbe eder. Toprağın tuzlanmaya karşı tamponlama özelliğini artırır. Bitki köklerini korumak için tuz eriyikleriyle reaksiyona girer.

• Suda çözünebilir inorganik gübreleri kök bölgesinde muhafaza eder (depolar) ve bitkinin ihtiyacı oldukça bunları serbest bırakır. Kök civarındaki besinlerin (ve gübrenin) yıkanıp uzaklaşmasını önler. Tüm fazla gübreyi bünyesine alıp yavaş yavaş toprağa verdiği için sürekli verimli bir toprak yapısı sağlar. Bitkinin köklerinde fazla gübrelemekten kaynaklanan zararları önler. 


• Toprağın iyon değişim kapasitesini en yüksek seviyeye çıkartır. Çok küçük toprak parçacıkları (kolloidler) tarafından tutulan veya bitki tarafından alınamayan besin maddelerini iyonize ederek serbest hale getirir. Bitki tarafından alınabilmelerini sağlar. 


• Hümik asit kimyasal olarak aktif bir karaktere sahiptir ve topraktaki çeşitli metaller, mineraller ve organikler ile çözünebilir veya çözünemez kompleksler oluşturma yeteneği vardır. Bu özelliği ile makro ve mikro besinlerin bitkiler için emre amade tutulmasını sağlar. Bitkinin besinleri kolay ve sürekli almasını sağlar. Topraktaki azot oranını artırır. Bitkilerde demir eksikliğinin (Kloroz – yaprak sararması) giderilmesine yardım eder. 


• Alkalik ortamlarda, topraktaki metal oksitlerin iyonlarıyla organik metal kompleksleri oluşturur. Şelatlama işlemi denilen bu reaksiyon sonucu oluşan organik metal kompleksleri çok aktif olup bitki köklerince kolayca özümlenirler. 


• Topraktaki kireç içerisindeki karbondioksiti serbest duruma getirir. Bu serbest karbondioksitin fotosentezde kullanılması imkânını hazırlar. Ayrıca, karbondioksit toprakta karbonik aside dönüşür ve toprağa bağlı olup da bitki tarafından alınamayan bazı mineralleri çözer ve bitki tarafından alınabilmelerini sağlar. 


• Topraktaki azot, fosfor, potasyum, demir, çinko ve iz elementler gibi gerekli besinlerin bitki tarafından alınabilmesini en yüksek düzeye çıkartır. Potasyum, azot gibi çözünebilirliği yüksek olan elementler bitki tarafından emilmeden önce yıkanıp uzaklaşırlar. Leonardit kullanılması durumunda ise, bitki hücre zarlarının geçirgenliği artar ve bu elementler yıkanıp uzaklaşmadan önce bitki tarafından alınabilir. Öte yandan, tam tersi olarak, topraktaki fosfor K, Mg, Al ve Fe iyonları ile birleşerek inert ve çözünemez duruma geçer ve bitki tarafından alınamaz. Leonardit kullanılması durumunda bu inert bileşenler tekrar çözünebilir hale gelir ve fosfor bitki tarafından alınabilir. Gübre kullanılması (özellikle mineral gübreler) halinde leonarditin bu özellikleri gübre veriminin çok artması açısından önemlidir. 


• Bitki gelişimi için gerekli olan mineraller (iz mineraller de dahil) ve organik maddelerce zengindir. Ayrıca, doğal karbon içermesinden dolayı bitkinin gelişimde kullanabileceği oldukça fazla miktarda enerji de ihtiva eder (1 gramda 5000 kaloriye kadar) 


• Hümik asit, biyokimyasal aktif özelliği ile, toprağın zararlı, kirletici ve zehirli maddelerden temizlenmesini sağlar. Toprakta mevcut olan kurşun, cıva, kadmiyum ve diğer zararlı ve radyoaktif elementlerin, endüstriyel atıkların, zehirlerin ve çevre için zararlı kimyasal maddelerin (ilaçlamadan gelenler de dahil) çözünebilir durumdan çözünemez duruma geçmelerini sağlar. Böylece, bunların bitki tarafından emilmelerini önler. Bunların zamanla çakıl gibi çözünemez hale gelip, dibe çökmesi sonucu toprak temizlenir.

LEONARDİTİN FİZİKSEL FAYDALARI 
Toprağın yapısını düzeltir. Kil mineralleri ile birleşerek toprağı daha tanecikli duruma getirir. Böylece, toprağın hava ve su geçirgenliği artar. Toprağın gevşekliği ve işlenebilirliği artar, topaklanma önlenir. Verimsiz killi toprakların parçalanmasını sağlayarak verimli toprak haline dönüştürür. Toprağın zamanla sıkışmasını önleyerek daha havadar ve kabarık kalmasını sağlar.

• Toprağın havalanma özelliğini artırır. Köklerin daha iyi havalanmasını sağlar. Yorgun toprakları gençleştirir.


• Toprağın su tutma kapasitesini artırır (Kendi ağırlığının 20 katı fazla ağırlıktaki suyu tutabilme yeteneği vardır). Topraktaki su miktarını dengeler ve düzenler. Böylece, bitkinin kuraklığa karşı direnci artar ve kuraklık şartlarında bile daha iyi verim alınmasını sağlar. Daha az su ile daha verimli bir sulama için zemin hazırlar.


• Uygun tohum yatağı şartları hazırlar.


• Topraktaki kolloidlerin (çok küçük toprak parçacıklarının) birbirlerini tutma yeteneklerini artırır. Topraktaki erozyonu azaltır.


• Toprağın rengini koyulaştırarak daha fazla güneş enerjisinin emilmesini sağlar.

LEONARDİTİN BİYOLOJİK FAYDALARI
• Hücre bölünmesini hızlandırır. Dolaysıyla, bitkinin büyümesi ve gelişmesi de hızlanır. Fidelerin daha hızlı ve kuvvetli büyümelerini sağlar. 
• Kök oluşumunu ve gelişimini hızlandırır. Kökleri kuvvetlendirir. Köklerin, özellikle uzunlamasına, büyümesi ve gelişmesi üzerine uyarıcı etkisi vardır. Bitki köklerinin uzunluklarında, kesitlerinde ve özgül ağırlıklarında önemli ölçüde artışlar sağlar. Bunun sonucu olarak da, bitki daha fazla besini bünyesine alabilir ve hastalıklara karşı daha dirençli olur. Ayrıca, bu güçlü ve daha geniş alana yayılmış olan köklerle, bitkinin stabilizesi artar, topraktaki suyu bulma ve absorb etme yeteneği fazlalaşır.

• Tohumda çimlenmeyi hızlandırır. Bitkinin hayatta kalabilme yeteneğini artırır. 
• Bitki hücre zarlarının geçirgenliğini artırır. Dolayısıyla, bitkinin topraktan daha fazla besini almasını ve kullanmasını sağlar. 
• Bitki bünyesinde vitamin miktarlarının artmasını sağlar. 

• Bitkide; klorofil, C vitamini, şeker, amino asitler ve diğer önemli bileşenlerin oluşmasını teşvik eder. Fotosentezi artırır. 


• Bitkide hücre enerjisinin fazlalaşmasını sağlar. 


• Bitki metabolizmasını düzenleyerek azot bileşenlerinin birikmesini önler. 


• Yararlı toprak mikro organizmalarının gelişmeleri ve çoğalmaları üzerinde uyarıcı etki yapar. Bunların topraktaki miktarını ve aktivitelerini artırır.


• Bitki enzimlerini uyarır. Bitkinin enzim üretimini artırır. 


• Bir organik katalizör olarak görev yapar. 


• Bitkinin soğuğa, sıcağa, ve fiziksel etkilere karşı dayanıklılığını artırır. Böcek ve hastalıklara karşı direncini çoğalır. Bünyesinde bulunan antibiyotikler ve phenolik asitler gibi biyolojik aktif bileşenlerin bitkinin hastalıklara karşı direncinin artmasında önemli etkisi vardır. 


• Meyvelerde (üründe) hücre duvarları kalınlığının artmasını sağlar. Böylece, ürünün depolanma süresi ve raf ömrü uzar.


• Elde edilen ürün (meyve, sebze, çiçek, dene, kök gibi) daha kaliteli olur. Bunların, dış görünüşlerinin daha göz alıcı ve besin değerlerinin daha yüksek olmasını sağlar. Tahıl ve hububatlarda; daha fazla protein içeriği ve amino asit içeriğinde daha fazla denge elde edilir. Bütün bunlar ürünün pazardaki değerini artırır.


kaynak:http://afsinleonardit.blogspot.com.tr/2017/02/afsin-leonardit.html
 

16 Ocak 2018 Salı

Bu işte bir tuhaflık var; büyüme artışı 11.1, işsizlik azalışı 1.5

Bu işte bir tuhaflık var; büyüme artışı 11.1, işsizlik azalışı 1.5

   2017 Ekim ayı işsizlik oranı 10.3 olarak açıklandı.Buna göre Türkiye’de işsizlik oranında, 1.5 puanlık düşüş yaşandı.

   Söz konusu düşüş işsiz sayısını geçen yıla 360 bin kişi azalttı.Bu azalıştan sonra resmi rakamlara göre işsiz sayısı 3 milyon 287 bin kişiye geriledi.

   Söz konusu dönem Türkiye ekonomisinin yüzde 11.1 büyüdüğü bir dönem,geçen yıl aynı dönem ekonominin teklediği sanayi çarklarının yavaşladığı bir dönemdi .
Türkiye ekonomisi yüzde1.8 küçülmüştü
Bu süreçte işsizlik de yüzde 11.8’e yükselmişti.Bu yıl yaşanan yüzde 11.1’lik yüksek büyümeye rağmen işsizliğin sadece 1.5 puan azalmasında bir tuhaflık var.  

Onca teşviğe ramen SGK verileri ile birlikte degerlendirildiğinde başka bir tablo ortaya çıkıyor.Kayıtlı istihdam içindeki çırak, stajyer ve kursiyer sayısı son 12 ayda 1,5 milyonu aşmış durumda.Bu sonuç hükümetin gerçek işsizliği stajyer ve kursiyer sayısı ile gizlediğini göstermektedir.
Stjer ve kursiyer sayısının 2014’te 507 bin, 2015’te 672 bin kişi oldugunu düşünecek olursak 2017 yılındaki stajer ve kursiyer sayısındaki bu sıçramanın gerçek işsizliği gizlemek için kullanıldığı anlaşılmaktadır.

Eğer bu 1,5 milyonu aşan çırak-stajyer, kursiyer sayısı istihdamdan sayılmasa, işsiz sayısı 3.3 milyon değil, 4.8 milyon, işsizlik oranı da yüzde 10.3 değil, en az yüzde 15 görünecekti.
Seferberlik ve teşvikle 2 milyon kişilik istihdam yaratılacağı iddiasıyla şirketlere Kredi Garanti Fonu üzerinden 200 milyar lira kredi dağıtıldı. Şirketlerin vergi ödemeleri ertelendi. KOSGEB kanalıyla küçük işletmelere, ilk 12 ay geri ödemesiz 36 ay vadeli 50 Bin TL faizsiz kredi sağlandı.

300 milyar lirayı bulan teşviğe,isdihdam seferberliğeine son çeyrekte gerçekleştiği iddia edilen 11.1 böyümeye rağmen isdihtam durumu alarm vermeye devam ediyor.

Tarımda Gübreleme

GÜBRE NEDİR? İçerisinde bir veya birkaç bitki besin maddesini bir arada bulunduran maddelere gübre denir. Gübreler yapılarına göre ticari gü...

Son 30 günde En çok görüntülenen