CHP,
Anayasa değişikliğinin kabul edilmesi halinde otoriter bir rejim
kurulacağını, bir kişinin hem hükümet, hem meclis, hem mahkeme olacağını
ifade edip 'Meclisi mezara, demokrasiyi tarihe gömeriz' dedi.
AK Partili 316 milletvekilinin imzası ile TBMM Başkanlığı'na sunulan
21 maddelik Anayasa değişiklik teklifi Anayasa Komisyonu'nda 10 gün
süren görüşmelerin ardından 18 maddeye indirilerek kabul edildi.
GÖRÜŞMELER 9 OCAK'TA BAŞLAYACAK GÖZLER FİRELERDE OLACAK
AK Parti ve MHP'nin desteklediği değişikliklere CHP ve HDP karşı
çıkıyor. Anayasa değişiklik teklifinin TBMM Genel Kurulu'ndaki
görüşmeleri ise 9 Ocak Pazartesi günü başlayacak. Genel Kurul'daki
görüşmelerde evet ve hayır cephesindeki partiler arasında tam bir taktik
savaşı yaşanması bekleniyor. Gözler ise özellikle evet cephesinde yer
alan AK Parti ve MHP'den olası firelere çevrilmiş durumda. Kulislerde
her iki partinin de oylamalarda fire verebileceği konuşuluyor.
KİTAPÇIKTA HANGİ MADDELER YER ALIYOR?
CHP, Anayasa değişikliği ile getirilmek istenen düzenlemelere neden
karşı çıktıklarını bir kez de '30 soru 30 cevap' başlığı altında
hazırlanan broşürlerle anlattı. Genel Başkan Yardımcısı ve TBMM Anayasa
Komisyonu üyesi Bülent Tezcan tarafından hazırlanan ve tüm teşkilatlara
gönderilen kitapçıkta yer alan bilgiler şöyle:
1) Bu teklifle Amerika'daki gibi bir başkanlık sistemi mi öneriliyor?
Hayır. Başkanlık sistemi sert kuvvetler ayrılığına dayanır. Yasama,
yürütme ve yargı birbirinden tamamen ayrıdır. Birbirlerini denetleme
mekanizmaları vardır. Önerilen sistemde ise bütün yetkiler bir kişinin
(Cumhurbaşkanının) elinde toplanıyor. Bu sistem bir başkanlık sistemi
değildir. Açıkça, diktatörlük, tek adam rejimi önerilmektedir.
2) Yapılmak istenen bir hükümet sistemi değişikliği mi, rejim değişikliği midir?
Yapılmak istenen bir rejim değişikliğidir. Egemenliğin tek bir elde
toplandığı otoriter rejime geçiştir. Türkiye'de siyasal rejim demokrasi
eksikleri olmakla birlikte demokratik cumhuriyettir. Bu değişiklik
demokrasi eksikliğini gidermeye dönük yapılmıyor. Tam tersine eksik
demokrasiyi de sonlandırıp, otoriter-totaliter bir diktatörlüğün
anayasal zemini oluşturuluyor. Cumhuriyet rejimi, kurulduğu günden bu
yana egemenliği Saraydan alıp halka verme ve demokratikleşme çizgisini
benimsemiştir. Bu ise açık bir karşı devrim hareketi olarak, egemenliği
tekrar halktan alıp Saraya (bir kişiye) verme girişimidir. Demokrasiye
yönelen gidişin kesintiye uğrayıp, diktatörlüğe yönelmesidir. Bu nedenle
yapılmak istenen basit bir hükümet değişikliği değil, rejim
değişikliğidir.
'EGEMENLİK MİLLETE DEĞİL, ŞAHSA AİT'
3) Cumhurbaşkanını halk seçiyor. O halde egemenlik neden halktan alınmış olsun?
Egemenliğin
halka ait olması için seçim tek başına yeterli bir mekanizma değildir.
Egemenliğin yansıması olan erklerin (yasama, yürütme, yargı) kullanılma
biçimi de en az o kadar önemlidir. Cumhurbaşkanı geçerli oyların
çoğunluğuyla seçilir. Bu, milletin yüzde 51'inin altındaki bir temsil
oranıyla dahi seçilebileceği anlamına gelir. Ayrıca partili sıfatı ve
yürütme organının başı olması nedeniyle milletin tümünü değil, belirli
bir siyasi görüşe sahip kısmını temsil edeceği açıktır. TBMM, iktidar ve
muhalefetiyle her zaman milletin çok daha büyük bir kesiminin iradesini
temsil eder. Bu çerçevede milletin egemenliğini en geniş şekilde
yansıtabilen ana organ meclistir. Ayrıca egemenliğin millete ait
olmasının bir diğer güvencesi, egemenliğin kullanımının (erklerin)
dağıtılmış olmasıdır. Yasama, yürütme ve yargı erkleri birbirini
denetleyecek şekilde ayrılıp, anayasal zeminde birbirini
denetleyebildiği ölçüde egemenliğin tek elde toplanması önlenir. Bu da
egemenliğin millette olmasının güvencesidir. Yapılan teklifl e tek elde
toplanan egemenlik, artık millete ait değildir. Şahsa aittir.
4) Güçler ayrılığı korunuyor mu?
Bu rejim, güçler ayrılığı rejimi değildir. Güçleri bir kişinin
(Cumhurbaşkanının) elinde toplayan bir rejimdir. Cumhurbaşkanının hem
yürütmeyi, hem yasamayı, hem de yargıyı eline geçirdiği bir dikta
rejimdir.
5) Denge ve denetleme mekanizmaları var mı?
Önerilen rejimde denge ve denetleme mekanizmaları yoktur. Sistem
Cumhurbaşkanında toplanan yetkilerin hiçbir şekilde sınırlanmaması
üzerine kurgulanmıştır. Başkanlık sistemlerinde denge-denetleme
mekanizması olarak çalışan, Meclisin onama yetkileri, meclisle başkan
seçimlerinin ayrı tarihlerde yapılması, fesih yasağı, bağımsız yargı
gibi kurumlar, sistemin tıkanma sebebi olarak görülüp yok edilmiştir.
6) Yürütme yetkisi kimde?
Cumhurbaşkanı yürütmeyi tek başına temsil ediyor. Bugünkü sistemde
yürütme yetki ve görevi Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu (Başbakan ve
bakanlar) tarafından paylaşılıyor. Hükümet etme sorumluluğu ise Bakanlar
Kurulunda. Getirilen sistemde ise hükümet etme yetkisi Cumhurbaşkanına
veriliyor. Devletin yönetimi tek başına Cumhurbaşkanına devrediliyor.
7) Başbakan ve bakanlar olacak mı?
Bu sistemde başbakanlık kalkıyor. Bakanlar kurulu da kalkıyor. Bu
günkü anlamda bakanlıklar kalmıyor. Cumhurbaşkanı istediği kişileri
cumhurbaşkanı yardımcısı olarak atayabilecek. Ayrıca hangi bakanlıkların
kurulacağına kendisi karar verecek ve bakanları da kendisi atayacak.
İstediği zaman bunları görevden alabilecek.
'CUMHURBAŞKANI KİMSEYE HESAP VEREMEYECEK'
8) Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar kime karşı sorumlu
olacak? Meclisin bunları onaylama ya da denetleme yetkisi olacak mı?
Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar, sadece Cumhurbaşkanına karşı
sorumlu olacaklar. Atanmaları ve görevden alınmaları tamamen
Cumhurbaşkanının yetkisinde olacak. TBMM'nin bakanların atanmalarında
hiçbir onama yetkisi yok. Ayrıca görevden alınmalarını isteme, düşürme
ya da başka bir şekilde denetleme yetkileri de yok. Meclis,
Cumhurbaşkanını da denetleyemeyecek, hesap da soramayacak. Cumhurbaşkanı
hiç kimseye karşı sorumlu değil. Kimseye hesap vermeyecek. Ayrıca
denetlenmeyecek.
9) Güvenoyu ve gensoru olacak mı?
Hükümetin kurulması ya da göreve devam etmesinde Meclisin onayı
anlamına gelen güvenoyu kurumu ile başbakan ve bakanların güvensizlik
oyu ile düşürülmeleri imkânını sağlayan gensoru kurumu yok. Meclisin
hükümeti (yürütmeyi) en güçlü denetim yolları olan güvenoyu ve gensoru
kaldırılıyor.
10) Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı Yardımcıları ve Bakanlar suç işlerse ne olacak?
Cumhurbaşkanı, cumhurbaşkanı yardımcısı ve bakanların suç işledikleri
zaman yargılanabilmeleri için önce Meclisin 301 milletvekilinin (üye
tamsayısının salt çoğunluğu) soruşturma açılmasını istemesi gerekecek.
Sonra Meclisin 360 milletvekilinin (3/5 çoğunluk) soruşturma açılmasına
karar vermesi gerekecek. Daha sonra da Yüce Divana sevk için Meclisin
400 milletvekilinin (2/3 çoğunluk) karar vermesi gerekecek. Bu oranlar
sağlanamazsa işlediği suç nedeniyle Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı
yardımcıları ve bakanların yargılanması mümkün olmayacak.
11) Cumhurbaşkanının mevcut anayasaya göre neredeyse sorumsuz
olduğu, bu düzenleme ile sorumlu hale getirildiği söyleniyor. Bu doğru
mu?
Doğru
değil. Öncelikle mevcut anayasadaki Cumhurbaşkanı ile değişiklikten
sonra ortaya çıkacak Cumhurbaşkanı aynı Cumhurbaşkanı değil. Bu nedenle
sorumluluklarını, kullandıkları yetkiyle orantılı olarak ele almak
gerekir. Mevcut Cumhurbaşkanı'nın yetkileri sınırlıdır. Siyasi
sorumluluk hükümettedir. Getirilmek istenen Cumhurbaşkanı ise bütün
yürütme yetki ve görevini elinde toplamış, parti genel başkanlığı
yapabilecek, yasama ve yargıya müdahale edebilecektir. Şu andaki
başbakan ve bakanların kat kat üstünde yetki kullanabilecek, ama
sorumluluğu onlardan daha hafi f olacak. Karşılaştırma yapılacaksa
bugünkü hükümet üyelerinin sorumluluğuyla karşılaştırılmalıdır. Şu anda
başbakan ve bakanların işledikleri iddia edilen suçlar nedeniyle
Meclisin 55 milletvekilinin (yüzde 10 imza) imzası ile soruşturma
açılması istenebiliyor, basit çoğunlukla (139 bile olabilir) meclis
soruşturması açılmasına karar verilebiliyor ve 276 oyla (salt çoğunluk)
da Yüce Divana sevk edilebiliyor. Teklifte ise, çok daha fazla yetki
verilen Cumhurbaşkanının sorumluluğunu sağlamak ve denetlemek nerdeyse
imkânsız hale getirilmiştir. Yüce Divana sevk için sırasıyla 301, 360,
400 milletvekilinin oy vermesine ihtiyaç vardır. Parti genel başkanı
sıfatıyla Meclis gurubunu da kontrol eden Cumhurbaşkanını Yüce Divana
sevk için bu oyları bulmak neredeyse imkansızdır.
12) Bakanların sorumlulukları mevcut anayasadan farklı mı?
Evet farklı. Onlar da işledikleri suçlar nedeniyle neredeyse
yargılanamaz hale getirilmişlerdir. Şu anda bakanların işledikleri iddia
edilen suçlar nedeniyle Meclisin 55 milletvekilinin (yüzde 10 imza)
isteği ile soruşturma açılması istenebiliyor, basit çoğunlukla (139 bile
olabilir) meclis soruşturması açılmasına karar verilebiliyor ve 276
oyla (salt çoğunluk) da Yüce Divana sevk edilebiliyor. Getirilen
sistemde ise aynı Cumhurbaşkanı gibi Yüce Divana sevk için sırasıyla
301, 360, 400 milletvekilinin oy vermesine ihtiyaç var.
13) Cumhurbaşkanı önerilen yeni rejimde neler yapabilecek?
Bütün
yönetim işlerini yapabilecek. Bugün başbakan ve bakanların kullandığı
bütün yetkileri kullanabilecek. Bakanlıkları, kamu idaresinin tamamını
istediği gibi Kararnamelerle düzenleyebilecek. Bakanlıkları, devlet
dairelerini, kurumları kuracak, kaldıracak, görevlerini belirleyecek,
atayacak, azledecek, soruşturma yapacak, disiplin işlerini düzenleyecek,
ihale yapacak, üniter yapıyı bozacak idari düzenlemeler yapabilecek, ne
kadar devlet yetkisi varsa kullanacak. Partili Cumhurbaşkanı sıfatıyla
milletvekili adaylarını belirleyecek, meclisin oluşumuna müdahale
edecek, Meclisi fesih edebilecek, Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile
yasama yetkisine ortak olacak, kanunları veto edebilecek. Yüksek
mahkemelere, Hâkimler ve Savcılar Kuruluna üye atayacak, yargıyı
belirleyecek. Bütün bunları yaparken hiçbir şekilde hesap vermeyecek,
sorumlu olmayacak. Herkese dokunabilen ama kendisine dokunulamayan bir
kadir-i mutlak kişi olacak.
'YARGI SİYASETİN EMRİNE GİRECEK'
14) Cumhurbaşkanı parti genel başkanı olabilecek mi? Partili olmasının ne sakıncası var?
'Anayasa teklifi yasalaşırsa AB süreci resmen biter'
Cumhurbaşkanı
hem parti üyesi hem de isterse genel başkan olabilecek. Parti genel
başkanı olarak milletvekili listesi yapabilecek. Partisinin meclis
grubunun başkanı olacak. Bu şekilde Meclisi istediği gibi şekillendirme
ve etkileme imkânına sahip olacak. Parti başkanı olarak aynı zamanda
yüksek yargıçlar atayabilecek. Yargı siyasetin emrine girecek. Ayrıca
parti başkanı sıfatı Cumhurun başkanı olmasına engel olacak. Sadece
kendi partililerinin başkanı olacak. Milleti temsil etmesi söz konusu
olamayacak. Partili olması nedeniyle tarafsız olması mümkün olmayacak.
(Cumhurbaşkanının yemin etmesini düzenleyen 103.madde aynen duruyor.
Orada tarafsızlık üzerine yemin edecek (!), ancak partisinin genel
başkanı sıfatıyla parti yönetecek.) Devlet düzeninin parti düzenine,
devletin de parti devletine dönüşmesine anayasa ile izin verilmiş
olacak.
15) Cumhurbaşkanı seçimi ile TBMM seçiminin aynı gün yapılmasının ne sakıncası var?
Cumhurbaşkanı
seçimi ile milletvekili seçimi aynı gün yapılırsa parti genel başkanı
olan Cumhurbaşkanı adayı, aynı zamanda partisinin milletvekillerini de
belirleme imkânı bulacak. Burada hem aday gösterme yetkisi nedeniyle
milletvekillerini ismen belirleme imkânı olacak, hem de aynı anda
yapılan seçimlerde seçmen, Cumhurbaşkanı ile onun partisine oy
vereceğinden siyasi olarak da meclis çoğunluğuna hâkim olacak. Böylece
seçilen Cumhurbaşkanı fiilen yasama organının da çoğunluğunu belirleyip,
kontrol edebilecek. Meclisin Cumhurbaşkanını denetleyebilmesi fi ilen
mümkün olmayacak. Bu da güçler ayrılığını yok edecek. Oysa, seçimlerin
farklı zamanlarda yapılması, milli irade denetiminin işletilmesini de
sağlar. Meclisin Cumhurbaşkanı ve yürütme karşısındaki bağımsızlığını
güvence altına alır. Cumhurbaşkanını seçen irade, aradan bir süre
geçtikten sonra yönetimden memnun olmaz ise bunu Meclis seçiminde
sandığa yansıtıp iktidarı denetleyecek bir Meclis seçerek denge
kurabilir. Aynı anda seçim denetim yolunu ortadan kaldırır. Getirilen
düzenleme bir anlamda bir dayatma düzenlemesidir. Millete "kimi
Cumhurbaşkanı seçiyorsan onun partisinin milletvekillerini de seç ve beş
yıl onlara katlan" demektir. Demokratik başkanlık sistemlerinde Başkan
seçimi ile Meclis seçimleri ayrı tarihlerde yapılır.
16) Cumhurbaşkanlığı kararnamesi nedir? Cumhurbaşkanı bu yolla yasama yetkisine ortak mı oluyor?
Teklife göre Cumhurbaşkanı, kişi hak ve ödevleri ile siyasi hak ve
ödevlere ilişkin temel haklar hariç, yürütmeye ilişkin her konuda
kararname çıkarabilir. Olağanüstü hallerde bu sınırlamalara da bağlı
kalmadan tek başına her konuda kararname çıkarabilir. (Anayasa
Komisyonunda eklenmiştir.) Bu kararnameler kanun gibidir. Bu yetki bir
anlamda tek başına kanun yapma yetkisidir. Yani padişah fermanı gibidir.
Evet, Cumhurbaşkanı bu yolla yasama yetkisine ortak edilmiştir.
Anayasada yasama yetkisi TBMM'ne verilmişse de, Cumhurbaşkanlığı
kararnamesi çıkarmak suretiyle Cumhurbaşkanı Meclisin yasama yetkisine
ortak olmaktadır.
17) Meclis aynı konuda kanun çıkarırsa kararname hükümsüz olacağına göre, Meclis isterse kararname çıkarmayı engelleyemez mi?
Hayır engelleyemez. Çünkü Meclisin çıkardığı kanunu Cumhurbaşkanı
veto edebilir. Veto ettiğinde Meclis bunu ancak salt çoğunlukla (301
oyla) tekrar kabul edebilir. Aksi halde kabul edilmez. Partili
Cumhurbaşkanı, kontrol ettiği mecliste aynı kanunun salt çoğunlukla
geçmesini engelleyip, fi ilen yasa çıkarma yolunu tıkayarak, kararname
yolunu açacaktır. Bu kanunlarla değil, kararnamelerle Türkiye'nin
yönetileceği anlamına gelir. Bu durum açıkça milli irade gaspıdır.
'MECLİS TAMAMEN İŞLEVSİZ KALACAK'
18) Veto yetkisi şimdi de var. Olmasının sakıncası ne?
Şimdiki
veto yetkisi elinde yürütme gücü yoğunlaşmamış, nispeten sınırlı
yetkiye sahip Cumhurbaşkanına verilmiş bir denge-denetim mekanizmasıdır.
Ayrıca vetodan sonra Meclis aynı kanunu basit çoğunlukla (katılanların
çoğunluğuyla) yeniden kabul edebilir. Getirilen değişiklikle diktatörlük
yetkilerinin verildiği bir tek adamın elinde veto yetkisi olması,
yasama organını tamamen sembolik hale getirir. Özellikle bu yetki;
vetodan sonra aynı kanunun ancak salt çoğunlukla (301 oyla) kabul edilme
şartı ve Cumhurbaşkanının kararname çıkarma yetkisi ile birleşince,
Meclisi tamamen işlevsiz bırakacak bir suiistimal aracına dönüşür.
19) Yasama tekelinin Meclis'te olmasının önemi nedir?
Milli egemenliğin şartı olmasıdır. Egemenliği halka ait kılan en
önemli unsur, kanun yapma tekelinin milletin meclislerinde olmasıdır.
Egemenliğin krallardan halka geçmesi sürecinde en önemli kavşak noktası,
yasama tekelinin milletin (halkın) seçtiği meclislere verilmesidir.
Demokrasiler egemenliğin saraydan, krallardan alınıp halka verilme
sürecidir. Bu bir anlamda fermandan kanuna geçmeyi ifade eder. TBMM'nin
yasama tekelini kaldırmak, tek adama kararname çıkararak buna ortak olma
yetkisi vermek, kanundan fermana, milli egemenlikten krallığa
geçmektir.
20) Cumhurbaşkanının Meclis'i fesih yetkisinin ne sakıncası var? Şu anda da bu yetkisi yok mu?
Cumhurbaşkanı
da, Meclis de halk tarafından seçiliyor. Meclisin halkı temsil oranı
(tüm partiler temsil edildiğinden) her zaman 11 Cumhurbaşkanından daha
yüksektir. Milletin seçtiği Meclisi yürütmenin başı olan Cumhurbaşkanın
fesih etmesi, yürütmenin yasama üzerinde tahakküm kurmasına neden olur.
Cumhurbaşkanı hiçbir gerekçe göstermeden Meclisi fesih etme yetkisiyle
donatılıyor. Bu, hoşuna gitmediği anda Meclisi ortadan kaldırma yetkisi
demektir. Örneğin işlediği bir suç nedeniyle (zor da olsa) 301 imzayla
hakkında soruşturma açılması istenen Cumhurbaşkanı henüz soruşturma
açılmadan önce Meclisi fesih edip soruşturma açılmasını engelleyebilir.
Ya da vetoya rağmen 301 oyla kanun yapıp kararname çıkmasını önleyen,
Cumhurbaşkanının istediği gibi hareket etmeyen meclisi, Cumhurbaşkanı
gerekçe göstermeden fesih edebilir. Cumhurbaşkanının fesih yetkisi
parlamenter sistemlere özgü bir mekanizmadır. Belirli şartlara bağlıdır.
Şu anda bizdeki yetki sadece hükümetin kurulamaması halinde verilmiş,
şartları da anayasada gösterilmiş bir yetkidir. Tarihimizde, Büyük
Atatürk'e dahi bu yetki verilmemiştir. Atatürk bütün milli mücadeleyi ve
sonrasındaki devrimleri Milletin Meclisi ile birlikte yapmıştır.
Demokratik başkanlık sistemlerinde başkana bu yetki tanınmaz. Başkanlık
adı altında bozulmuş sistemlerde ise bu tip yetkilerin verildiği
görülmüş ve hepsinde de rejim otoriterleşmiştir. Cumhurbaşkanı Meclisi
tek başına vereceği kararla fesih edebilirken, Meclis Cumhurbaşkanının
görevine ancak 3/5 çoğunlukla (360 oy) son verebiliyor. Yani işlemesi
Meclis açısından son derece zor, Cumhurbaşkanı açısından ise çok kolay
bir sistem getirilmiş.
21) Cumhurbaşkanının iki dönemden fazla seçilmesi kesin olarak engellenmiş mi?
Hayır. Kural olarak iki dönem seçilebilir. Ancak partili
Cumhurbaşkanı ikinci döneminin sonuna yaklaştığında, Meclisin 3/5
çoğunluğunu yönlendirebilirse seçimlerin yenilenmesi kararı aldırarak
bir dönem daha seçilebilir.
22) Başkomutanlık yetkisi TBMM'den alınıyor mu?
Başkomutanlık
Türkiye Büyük Millet Meclisi kurulduğu günden bu yana tartışmasız ve
mutlak olarak Meclise ait olmuştur. Milli mücadele döneminde Gazi
Mustafa Kemal Atatürk'e dahi geçici ve Meclisi temsilen verilmiştir.
Mevcut Anayasada Cumhurbaşkanının TBMM adına Başkomutanlığı temsil
yetkisi bulunmaktadır. Teklifi n ilk şeklinde "TBMM adına" kısmı
çıkarılmış, sadece "Başkomutanlığı temsil eder" denmiştir. Tepkiler
üzerine Anayasa Komisyonunda bu ibare yeniden eklenmiştir. Yani önce
Başkomutanlığı Meclisten alıp doğrudan Cumhurbaşkanına bağlama
teşebbüsünde bulunulmuş, tepkiler üzerine Komisyon aşamasında vaz
geçilmiştir.
23) Bu değişiklikle nasıl bir Meclis yaratılıyor?
Yetkisi ve etkisi sıfırlanmış, aciz bir Meclis yaratılıyor. Güvenoyu
ve gensoru gibi denetim mekanizmaları olmayan, yürütme üzerinde hiçbir
etkili denetim imkânı kalmayan, yasama tekeli elinden alınmış, yasama
yetkisi sınırlanmış, fesih tehdidi altında aciz bir Meclis yaratılıyor.
Bu TBMM'yi tabuta koyup üzerine son çiviyi çakma projesidir.
24) Yargının, yasama ve yürütmeyi denetleme imkânı yok mu?
Yok. Yargı tamamen siyasetin emrine girecek. Güçler ayrılığı ve
denge-denetleme mekanizmalarının en önemli unsuru olan bağımsız yargı
denetimi fi ilen imkânsız hale gelecektir. Tüm yüksek yargıçlar ve
yüksek yargı kurulu doğrudan ya da dolaylı Cumhurbaşkanı ve onun hakim
siyasi anlayışına göre şekillenecektir. Bu nedenle denetim imkânı da
kalmayacaktır. Yargı tümüyle Cumhurbaşkanının emrindeki bir organ
olacaktır. Adalet dağıtmayacak, Cumhurbaşkanının sopası olarak
kullanılacaktır.
25) Hakimler ve Savcılar Kurulu nasıl oluşacak?
Hakimler
ve Savcılar Kurulu 13 üyeden oluşacak. Cumhurbaşkanı Kurulun 6 üyesini
(Adalet Bakanı, Adalet Bakanlığı Müsteşarı ve dört üyeyi) doğrudan
belirleyecek. Kalan 7 üyeyi de parti başkanı sıfatıyla kontrol ettiği
Meclis aracılığıyla seçtirecektir. Bütün yargı örgütünün başı olan
kurul, böylece Cumhurbaşkanı ve onun siyasi anlayışına uygun
oluşacaktır. Teklif metninde 12 olan sayı Anayasa Komisyonunda 13'e
çıkarılmış, Adalet Bakanlığı Müsteşarı da kurulun doğal üyesi
yapılmıştır. Bu şekilde Kurul üzerindeki yürütme hakimiyeti (siyasi
hakimiyet) daha da pekiştirilmiştir. Cumhurbaşkanının altı üyeyi
doğrudan belirleme imkanı muhafaza edilmiştir.
26) Anayasa Mahkemesi üyeleri nasıl seçilecek?
Cumhurbaşkanı 15 üyeli Anayasa Mahkemesinin 12 üyesini bizzat
kendisi, 3 üyesini de partisi aracılığıyla kontrol ettiği TBMM eliyle
belirleyecektir. Bu Anayasa mahkemesi yarın Yüce Divan sıfatıyla
kendisini seçen Cumhurbaşkanını, yardımcılarını ve bakanlarını
yargılayacak(!..)
27) Cumhurbaşkanının yüksek yargıda başka seçim yetkisi de var mı?
Danıştay üyelerinin dörtte biri ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve
Başsavcı vekilini seçme yetkisi de var. Cumhurbaşkanının seçtiği
Danıştay üyeleri, Cumhurbaşkanının temsil ettiği idarenin eylem ve
işlemlerini denetleyecek(!) Ayrıca Yargıtay ve Danıştay'ın kalan
üyelerini de Cumhurbaşkanının belirleyeceği Hakimler ve Savcılar Kurulu
atayacak.
28) Şu anda da Cumhurbaşkanının Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Yargıtay ve HSYK'na atama yetkisi yok mu?
Var. Ancak mevcut Anayasada tanımlanan Cumhurbaşkanı başka, teklif
edilen anayasal değişiklikteki Cumhurbaşkanı başka… Bu Cumhurbaşkanın
yetkileri parlamenter sisteme göre fazla dahi olsa, getirilen sisteme
göre yok denecek kadar sınırlı. Değişiklikte tarif edilen Cumhurbaşkanı,
bütün yetkileri elinde toplayan bir kişi olacaktır. Dolayısıyla gerçek
bir yargı denetimi için, Cumhurbaşkanının yargı alanında hiçbir yetki
kullanmaması gerekir.
'FEDERASYONA GEÇİŞ HAZIRLIĞI'
29) Üniter devlet tehlikede mi?
Evet. Cumhurbaşkanına, kararname çıkararak merkezi idare alanında
geniş düzenlemeler yapabilme ve sınırsız şekilde kamu tüzel kişilikleri
kurabilme yetkileri tanınmıştır. Böylece idari alanda sınırları belirsiz
örgütlenmeler oluşturma yolu açılmıştır. Tepkiler nedeniyle Komisyon
aşamasında her ne kadar teklif metninden 14. ve 15.maddeler çıkarılmışsa
da, Anayasanın 104 ve 123. maddelerindeki değişiklikler Cumhurbaşkanına
yetkilerini kullanarak üniter yapıyı değiştirecek idari düzenlemeler
yapma imkanı vermektedir. Bu federasyona geçiş hazırlığıdır.
30) Bu Anayasa değişikliği geçerse ne olur?
Anayasayla bir diktatör yaratırız. Her şeye dokunan ama kendisine
dokunulamayan bir diktatör ortaya çıkar. Demokratik rejimden tamamen
ayrılıp otoriter bir rejim kurulur. Hiçbir vatandaşın, can, mal ve hukuk
güvenliği kalmaz. Her kişi, kurum ve kuruluş tek bir kişinin, bir
diktatörün vicdanına terk edilir. Yönetimi denetleyecek hiçbir güç
kalmaz. Devlet yönetiminde ve ülkede zorbalık hakim olur. Bir kişi hem
hükümet, hem meclis, hem mahkeme olur. Yasama, yürütme ve yargı tek bir
elde toplanır. Etkisiz, yetkisiz, aciz ve sembolik bir Meclis ortaya
çıkar. Meclisi mezara, demokrasiyi tarihe gömeriz.